Erdoğan: Güney Kıbrıs NATO'ya giremez

Siyaset (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 22.07.2021 - 07:53, Güncelleme: 22.07.2021 - 07:53 3010+ kez okundu.
 

Erdoğan: Güney Kıbrıs NATO'ya giremez

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “NATO’nun kendi sözleşmesine baktığımız zaman, burada bizim olumlu bir cevap vermediğimiz sürece bir defa Güney Kıbrıs’ın NATO’ya girmesi mümkün değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ziyaretinin sonunda medya mensuplarıyla gerçekleştirdiği söyleşide önemli açıklamalarda bulundu. CHP ve İYİ Parti genel başkanlarının da KKTC'ye davet edilmelerine rağmen gelmediklerini belirten Erdoğan, Güney Kıbrıs'ın Türkiye'nin olumlu cevap vermemesi durumunda NATO'ya girmesinin imkansız olduğunu belirtti.   “Bize hep bazı bariyerler oluşturuldu”   20 yıl öncesinin Kuzey Kıbrıs'ı ile bugünün Kuzey Kıbrıs'ının mukayese edilemeyecek derecede değiştiğini, alt yapısıyla üst yapısıyla geliştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hamdolsun bunları başardık. Bizden önceki iktidarlar bunları maalesef başaramadılar; böyle bir dertleri de zaten yoktu. Ama bizim derdimiz vardı. Biz ülkemizde kendimize neyi dert edindiysek, aynısını burada da kendimize dert edindik ve adımlarımızı da buna göre göre attık, atıyoruz” diye konuştu.   “Tabi burada bize hep bazı bariyerler oluşturuldu” açıklamasında bulunan Erdoğan, bu bariyerler sebebiyle KKTC'de atılması gereken adımların geciktiğini kaydetti. Erdoğan, “Düşünün, susuzluğa talim eden bir Kuzey Kıbrıs vardı. Şimdi Türkiye'den buraya denizin altından su getiriyoruz. Ve biz bir meydan okuma da yapıyoruz; Güney'e diyoruz ki ‘İsterseniz size de buradan su verebiliriz. Bunun adını da Barış Pınarı koyarız.' İsteyemediler. Şu anda hala tankerlerle Yunanistan'dan Güney'e su getiriyorlar. Tabi biz onların hepsini elhamdülillah aştık” ifadelerini kullandı.   “Maraş açılımı, esasen bir barış projesidir”   Kıbrıs Türk halkıyla dayanışmayı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne olan desteği en üst düzeyde sergilediklerini, sergilemeye devam edeceklerini açıklayan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdiklerini, Başbakan Ersan Saner ve bakanlarla da bir arada olduklarını belirtti. Erdoğan, “Milli Kıbrıs davamız ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler özelinde fikir teatisinde bulunduk. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki iş birliğini ve dayanışmayı daha da güçlendirmek üzere atılacak adımları ele aldık. İş birliğimizin farklı boyutlarını yansıtan projelerin açılış ve tanıtım törenlerini de gerçekleştirdik. Maraş açılımının ikinci aşamasını hayata geçirdik” dedi.   Cumhurbaşkanı Tatar'ı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümetini açılım konusunda ortaya koydukları dirayetli duruş ve bu kapsamda aldıkları karar için tebrik eden Erdoğan, “Maraş açılımı, esasen bir barış projesidir. Buna da böyle bakmak gerekiyor. Tüm adımlar şeffaf bir şekilde uluslararası hukuk temelinde atılmaktadır. Ada'daki iki halkın da yararına olacak bu girişimin kara propagandaya malzeme yapılması da nafiledir. Mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla çıkılan bu yolda, Kıbrıs Türk makamlarını desteklemeye devam edeceğiz. Şunu inanarak söylüyorum; Türk tarafı Ada'da ve bölgede barış ve istikrar için çaba gösteren tek taraftır. Güney'in böyle bir derdi yok. Garantör ülke olarak maalesef Yunanistan'ın böyle bir derdi yok. Yine garantör ülke olarak İngiltere'nin de böyle bir derdi yok. Bunun dışındaki ülkelere baktığımızda, başta ABD olmak üzere onların da böyle bir derdi yok. İşte bugün bizim bu konuşmamızın haberini almış olacaklar ki onlar da hemen Miçotakis'in önderliğinde ne kadar Türkiye düşmanı varsa onlarla böyle bir toplantıyı düzenlediler. Kim nerede ne yaparsa yapsın, biz bunların karşısında dimdik duracağız” şeklinde konuştu. Erdoğan, “Müzakerelerin iki toplum arasında değil, iki devlet arasında yürütülmesinin de zamanı gelmiştir” ifadelerini kullanarak, üçüncü kişileri kesinlikle araya sokmamakta kararlı olduklarını, böyle bir şeyi kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Erdoğan, “Bunu da biz zaten ilgililere yeri geldiği zaman hep söyledik, söylüyoruz. Fakat tüm bunlara rağmen Türk tarafı olarak biz bu yapıcı anlayışımızı değiştirmeden milli davamız Kıbrıs meselesinde yeni bir sayfa açtık. Çözüm sağlamadığı defalarca kanıtlanmış parametrelere takılıp kalmak yerine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte adil, sürdürülebilir ve gerçekçi bir çözüm vizyonu ortaya koyuyoruz. Meselenin özüne inerek, her şeyden önce Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit statüsünün tescil edilmesi gerektiğini de savunuyoruz. Kıbrıs Türkünün müktesep hakları garanti altına alınmadan başlayacak yeni bir müzakere süreci başarısız olmaya mahkumdur. Bunun zaman kaybından başka hiçbir anlamı yoktur. Bu mücadelede omuz omuza, el ele yürümeye devam edeceğiz. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin en büyük gücü birliği, beraberliği ve kardeşliğinden gelmektedir. Bunu bozmaya çalışanlar, ne içeride ne dışarıda, hiçbir netice alamayacaklardır. Bunu da çok rahatlıkla söyleyebilirim” diye konuştu. KKTC'deki görüşmelerde, özellikle Kıbrıs'ın yarınlarına yönelik, Kuzey Kıbrıs halkının çok daha özgüven kazandığını gördüğünün altını çizen Erdoğan, bunun bahtiyarlığı içinde olduğunu kaydetti. Erdoğan, “Önceki akşam Kuzey Kıbrıslı gençlerle de bir araya geldik. Bu sohbette ve ikili görüşmelerimde de hepsinde yine o özgüveni gördüm. Bu da beni ayrıca mutlu etti. Üniversitelerde de gayet güzel gelişmeler var. Üniversitelerin başarılarının artarak devamı temennimizdir. Bayram namazını kıldığımız caminin adını taşıyan Hala Sultan imam hatip okulu, ilahiyatı da Akıncı döneminde çok sıkıntılar yaşadı. Şimdi elhamdülillah o sıkıntıları aşmış vaziyetteler. Buralardan da inşallah işin manevi mimarları yetişecek. Bu da bizim için ayrı bir sevinç kaynağı” dedi.   “Bizim çok çok dikkatli ve hassas olmamız lazım”   Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularına cevap veren Erdoğan, “Müzakerenin iki devlet arasında yürütülmesinin zamanı gelmiştir dediniz. Kıbrıs'ın statüsü ile ilgili iki gün boyunca yaptığınız konuşmalarda da ‘Artık güney, kuzey yok' dediniz.   Bu süreç Kıbrıs Türk Devleti'ne mi gidiyor” şeklindeki soruya Erdoğan şu ifadelerle cevap verdi:   “Aslında buraya nereden geldik derseniz; Brüksel'de biz Miçotakis'le bir görüşme yaptık malum. Miçotakis'le yaptığımız görüşmede, kendisine dedim ki, ‘Bundan sonra üçüncü ülkeyi, dördüncü ülkeyi aramıza koymanın anlamı yok. Yani Yunanistan ve Türkiye var. Senin bir danışmanın var, benim bir danışmanım var. Biz sadece danışmanlarımızı devreye sokalım, onlar kendi aralarında görüşmeleri yapsınlar, bize neticeyi getirsinler, ondan sonra da biz görüşmemizi yapıp işi neticeye bağlayalım. Mutabık mıyız?' ‘Mutabıkız.' ‘Anlaştık mı?' ‘Anlaştık.' Şurada daha bir ay olmadı, bizim buradaki görüşmemizden sonra sen hemen kalk, Amerika'da ne kadar Türkiye düşmanı varsa, onları yanına topla, onlarla beraber güya bize meydan okuma yoluna gitmiş. ‘Bu yıl iyi geçecek' diye de öbür taraftan yine mesajlar veriyor. Şimdi Güney'in garantörü o. Kuzey'in garantörü de biziz. İngiltere kimin garantörü belli değil. Şimdi böyle bir durum içerisinde bizim çok çok dikkatli ve hassas olmamız lazım. İşte Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri görüyorsunuz. ‘Gelin beraberce oturalım, bir yeni konferans düzenleyelim' teklifimize de hala olumlu cevap veremediler. Bundan da sürekli kaçıyorlar. Tablo bu.”   “Biz olduğumuz için de hele hele Güney Kıbrıs'ı asla ve kat'a sokamazlar”   Erdoğan, “Kıbrıs Rum kesiminin NATO üyeliği ile ilgili son yıllarda bir hareketlenme var. Avrupa Birliği ile NATO ilişkilerini güçlendirmek bağlamında bazı açıklamalar yapılıyor. Almanya Dışişleri Bakanlığının hazırladığı raporlar basına yansımıştı. Think-tank'ler epeyce çalışıyor. Epey dile getirilmeye başlandı. Birleşmiş Milletler'deki ve Avrupa Birliği'ndeki temsiliyetten sonra, Kıbrıs Rum kesimini Ada'nın tek sahibiymiş gibi NATO'ya üye yapılmasını ihtimal dahilinde görüyor musunuz? Eğer böyle bir gelişme olursa Türkiye'nin buna vereceği cevap ne olur?” şeklindeki soruya, “NATO'nun kendi sözleşmesine baktığımız zaman, burada bizim olumlu bir cevap vermediğimiz sürece bir defa Güney Kıbrıs'ın NATO'ya girmesi mümkün değildir. Bunu Yunanistan için yaptılar ama şu anda böyle bir durum söz konusu olamaz. Çünkü artık Yunanistan'ı NATO'ya üye yaptıkları zamanki gibi bir hükümet yok Türkiye'de. Şimdi biz varız. Biz olduğumuz için de hele hele Güney Kıbrıs'ı asla ve kat'a sokamazlar, alamazlar. Burada Türkiye'yi baypas etmeleri mümkün olmadığına göre, Güney Kıbrıs'ı almaları da mümkün değildir” diye cevap verdi.   “CHP ve İyi Parti genel başkanları da davet edildi ama maalesef onlar da gelmedi”   KKTC'deki heyette MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, SP Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ün olduğu, bu anlamda CHP ve İyi Parti genel başkanlarının olmadığı hatırlatılırken, onlara herhangi bir davet gidip gitmediği sorusuna cevap veren Erdoğan, “Biz Kıbrıs davasına başından beri sahip çıkıyoruz. Rahmetli Ecevit o zamanın Başbakanıydı ama Başbakan Yardımcısı olarak da merhum Erbakan vardı malum. Ben de tabi o zamanlar partimizin içerisinde aktif bir görevdeydim ve süreci iyi biliyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından bu ziyarete, bu kutlamaya, örneğin, Oğuzhan Bey davet edildiği gibi Temel Bey de davet edildi. Ama Temel Bey maalesef gelmedi. Aynı şekilde CHP ve İyi Parti genel başkanları da davet edildi. Ama maalesef onlar da gelmedi. Öbür tarafta HDP tabi ki davet edilmedi. Çünkü onların millilik diye bir derdi yok. Öyle sayısal duruma da bakılmadı. Sayın Mustafa Destici de davet edildi. Özellikle Erbakan Hocamızın sebebiyle oğlu Fatih Bey davet edildi. Hakeza Oğuzhan Bey o dönemin içerisinde aktif rol oynadığı için o da davet edildi. Sayın Önder Aksakal merhum Ecevit'in şu andaki adeta vekili konumunda kabul edilerek o da davet edildi. Sağ olsunlar geldiler. Ben maksat hasıl oldu diye düşünüyorum. Ben de bu tür programlarda bu hassasiyetlere hep dikkat ederim. Arkadaşlar ‘Kimler olsun?' dediklerinde, aynı hassasiyeti göstererek, yeter ki milli ve yerli bir duruş varsa, değerlerimize karşı düşmanlık duygusu yoksa kesinlikle biz onlarla beraber oluruz; onlarla beraber yola devam ederiz. Sağ olsun zaten Cumhur İttifakı olarak da Sayın Devlet Bey ile bu konularda her zaman görüşmemizi yaparız. O da bu tür hassasiyetlere değer veren bir insan olarak bizimle beraber. Burada da yine birlikte olduk, programlarımızı birlikte icra ettik” dedi.   “Güney bu işlere herhalde pek talipli de olmaz gibi”   Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maraş'ın yüzde 3,5'luk bir kısmı, yaklaşık 425 binadan söz ediliyor; bu binaların AİHM kararları çerçevesinde takas, tazminat veya iade yöntemiyle açıldığı şeklinde bir açıklama var. Anlaşılan bu mülklerin sahipleri Kuzey Kıbrıs taşınmaz mal komisyonuna başvurabilecek. Bu çerçevede özellikle sizin Kıbrıslı Rumlara yönelik bir çağrınız ya da mesajınız olur mu?” sorusuna ise şu ifadelerle cevap verdi: "Burada birinci derecede en ideal çağrımız, keşke Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimiz bu yerler için müracaatlarını yapıp oraların sahibi olsalar, satın alsalar. Hatta bu konuda Türkiye'den de gelip burada mülk sahibi olma noktasına gelenler de olabilir. Bunların önü açılabilir. Buna mani bir hal söz konusu değil. Hatta şu da söyleniyor; Güney bu işlere herhalde pek talipli de olmaz gibi. Buradaki yetkililerden bunları da duyuyoruz. Şu anda bizim en çok dikkat ettiğimiz konu, hukuk içerisinde, herhangi bir sıkıntıya mahal vermeden bu problemi çözmek."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “NATO’nun kendi sözleşmesine baktığımız zaman, burada bizim olumlu bir cevap vermediğimiz sürece bir defa Güney Kıbrıs’ın NATO’ya girmesi mümkün değildir” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ziyaretinin sonunda medya mensuplarıyla gerçekleştirdiği söyleşide önemli açıklamalarda bulundu.


CHP ve İYİ Parti genel başkanlarının da KKTC'ye davet edilmelerine rağmen gelmediklerini belirten Erdoğan, Güney Kıbrıs'ın Türkiye'nin olumlu cevap vermemesi durumunda NATO'ya girmesinin imkansız olduğunu belirtti.

 

“Bize hep bazı bariyerler oluşturuldu”

 

20 yıl öncesinin Kuzey Kıbrıs'ı ile bugünün Kuzey Kıbrıs'ının mukayese edilemeyecek derecede değiştiğini, alt yapısıyla üst yapısıyla geliştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hamdolsun bunları başardık. Bizden önceki iktidarlar bunları maalesef başaramadılar; böyle bir dertleri de zaten yoktu. Ama bizim derdimiz vardı. Biz ülkemizde kendimize neyi dert edindiysek, aynısını burada da kendimize dert edindik ve adımlarımızı da buna göre göre attık, atıyoruz” diye konuştu.

 

“Tabi burada bize hep bazı bariyerler oluşturuldu” açıklamasında bulunan Erdoğan, bu bariyerler sebebiyle KKTC'de atılması gereken adımların geciktiğini kaydetti. Erdoğan, “Düşünün, susuzluğa talim eden bir Kuzey Kıbrıs vardı. Şimdi Türkiye'den buraya denizin altından su getiriyoruz. Ve biz bir meydan okuma da yapıyoruz; Güney'e diyoruz ki ‘İsterseniz size de buradan su verebiliriz. Bunun adını da Barış Pınarı koyarız.' İsteyemediler. Şu anda hala tankerlerle Yunanistan'dan Güney'e su getiriyorlar. Tabi biz onların hepsini elhamdülillah aştık” ifadelerini kullandı.

 

“Maraş açılımı, esasen bir barış projesidir”

 

Kıbrıs Türk halkıyla dayanışmayı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne olan desteği en üst düzeyde sergilediklerini, sergilemeye devam edeceklerini açıklayan Erdoğan, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile kapsamlı görüşmeler gerçekleştirdiklerini, Başbakan Ersan Saner ve bakanlarla da bir arada olduklarını belirtti. Erdoğan, “Milli Kıbrıs davamız ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler özelinde fikir teatisinde bulunduk. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti arasındaki iş birliğini ve dayanışmayı daha da güçlendirmek üzere atılacak adımları ele aldık. İş birliğimizin farklı boyutlarını yansıtan projelerin açılış ve tanıtım törenlerini de gerçekleştirdik. Maraş açılımının ikinci aşamasını hayata geçirdik” dedi.

 

Cumhurbaşkanı Tatar'ı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümetini açılım konusunda ortaya koydukları dirayetli duruş ve bu kapsamda aldıkları karar için tebrik eden Erdoğan, “Maraş açılımı, esasen bir barış projesidir. Buna da böyle bakmak gerekiyor. Tüm adımlar şeffaf bir şekilde uluslararası hukuk temelinde atılmaktadır. Ada'daki iki halkın da yararına olacak bu girişimin kara propagandaya malzeme yapılması da nafiledir. Mağduriyetlerin giderilmesi amacıyla çıkılan bu yolda, Kıbrıs Türk makamlarını desteklemeye devam edeceğiz. Şunu inanarak söylüyorum; Türk tarafı Ada'da ve bölgede barış ve istikrar için çaba gösteren tek taraftır. Güney'in böyle bir derdi yok. Garantör ülke olarak maalesef Yunanistan'ın böyle bir derdi yok. Yine garantör ülke olarak İngiltere'nin de böyle bir derdi yok. Bunun dışındaki ülkelere baktığımızda, başta ABD olmak üzere onların da böyle bir derdi yok. İşte bugün bizim bu konuşmamızın haberini almış olacaklar ki onlar da hemen Miçotakis'in önderliğinde ne kadar Türkiye düşmanı varsa onlarla böyle bir toplantıyı düzenlediler. Kim nerede ne yaparsa yapsın, biz bunların karşısında dimdik duracağız” şeklinde konuştu.


Erdoğan, “Müzakerelerin iki toplum arasında değil, iki devlet arasında yürütülmesinin de zamanı gelmiştir” ifadelerini kullanarak, üçüncü kişileri kesinlikle araya sokmamakta kararlı olduklarını, böyle bir şeyi kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyledi. Erdoğan, “Bunu da biz zaten ilgililere yeri geldiği zaman hep söyledik, söylüyoruz. Fakat tüm bunlara rağmen Türk tarafı olarak biz bu yapıcı anlayışımızı değiştirmeden milli davamız Kıbrıs meselesinde yeni bir sayfa açtık. Çözüm sağlamadığı defalarca kanıtlanmış parametrelere takılıp kalmak yerine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte adil, sürdürülebilir ve gerçekçi bir çözüm vizyonu ortaya koyuyoruz. Meselenin özüne inerek, her şeyden önce Kıbrıs Türk halkının egemen eşitliğinin ve eşit statüsünün tescil edilmesi gerektiğini de savunuyoruz. Kıbrıs Türkünün müktesep hakları garanti altına alınmadan başlayacak yeni bir müzakere süreci başarısız olmaya mahkumdur. Bunun zaman kaybından başka hiçbir anlamı yoktur. Bu mücadelede omuz omuza, el ele yürümeye devam edeceğiz. Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin en büyük gücü birliği, beraberliği ve kardeşliğinden gelmektedir. Bunu bozmaya çalışanlar, ne içeride ne dışarıda, hiçbir netice alamayacaklardır. Bunu da çok rahatlıkla söyleyebilirim” diye konuştu.


KKTC'deki görüşmelerde, özellikle Kıbrıs'ın yarınlarına yönelik, Kuzey Kıbrıs halkının çok daha özgüven kazandığını gördüğünün altını çizen Erdoğan, bunun bahtiyarlığı içinde olduğunu kaydetti. Erdoğan, “Önceki akşam Kuzey Kıbrıslı gençlerle de bir araya geldik. Bu sohbette ve ikili görüşmelerimde de hepsinde yine o özgüveni gördüm. Bu da beni ayrıca mutlu etti. Üniversitelerde de gayet güzel gelişmeler var. Üniversitelerin başarılarının artarak devamı temennimizdir. Bayram namazını kıldığımız caminin adını taşıyan Hala Sultan imam hatip okulu, ilahiyatı da Akıncı döneminde çok sıkıntılar yaşadı. Şimdi elhamdülillah o sıkıntıları aşmış vaziyetteler. Buralardan da inşallah işin manevi mimarları yetişecek. Bu da bizim için ayrı bir sevinç kaynağı” dedi.

 

“Bizim çok çok dikkatli ve hassas olmamız lazım”

 

Konuşmasının ardından gazetecilerin sorularına cevap veren Erdoğan, “Müzakerenin iki devlet arasında yürütülmesinin zamanı gelmiştir dediniz. Kıbrıs'ın statüsü ile ilgili iki gün boyunca yaptığınız konuşmalarda da ‘Artık güney, kuzey yok' dediniz.

 

Bu süreç Kıbrıs Türk Devleti'ne mi gidiyor” şeklindeki soruya Erdoğan şu ifadelerle cevap verdi:

 

“Aslında buraya nereden geldik derseniz; Brüksel'de biz Miçotakis'le bir görüşme yaptık malum. Miçotakis'le yaptığımız görüşmede, kendisine dedim ki, ‘Bundan sonra üçüncü ülkeyi, dördüncü ülkeyi aramıza koymanın anlamı yok. Yani Yunanistan ve Türkiye var. Senin bir danışmanın var, benim bir danışmanım var. Biz sadece danışmanlarımızı devreye sokalım, onlar kendi aralarında görüşmeleri yapsınlar, bize neticeyi getirsinler, ondan sonra da biz görüşmemizi yapıp işi neticeye bağlayalım. Mutabık mıyız?' ‘Mutabıkız.' ‘Anlaştık mı?' ‘Anlaştık.' Şurada daha bir ay olmadı, bizim buradaki görüşmemizden sonra sen hemen kalk, Amerika'da ne kadar Türkiye düşmanı varsa, onları yanına topla, onlarla beraber güya bize meydan okuma yoluna gitmiş. ‘Bu yıl iyi geçecek' diye de öbür taraftan yine mesajlar veriyor. Şimdi Güney'in garantörü o. Kuzey'in garantörü de biziz. İngiltere kimin garantörü belli değil. Şimdi böyle bir durum içerisinde bizim çok çok dikkatli ve hassas olmamız lazım. İşte Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri görüyorsunuz. ‘Gelin beraberce oturalım, bir yeni konferans düzenleyelim' teklifimize de hala olumlu cevap veremediler. Bundan da sürekli kaçıyorlar. Tablo bu.”

 

“Biz olduğumuz için de hele hele Güney Kıbrıs'ı asla ve kat'a sokamazlar”

 

Erdoğan, “Kıbrıs Rum kesiminin NATO üyeliği ile ilgili son yıllarda bir hareketlenme var. Avrupa Birliği ile NATO ilişkilerini güçlendirmek bağlamında bazı açıklamalar yapılıyor. Almanya Dışişleri Bakanlığının hazırladığı raporlar basına yansımıştı. Think-tank'ler epeyce çalışıyor. Epey dile getirilmeye başlandı. Birleşmiş Milletler'deki ve Avrupa Birliği'ndeki temsiliyetten sonra, Kıbrıs Rum kesimini Ada'nın tek sahibiymiş gibi NATO'ya üye yapılmasını ihtimal dahilinde görüyor musunuz? Eğer böyle bir gelişme olursa Türkiye'nin buna vereceği cevap ne olur?” şeklindeki soruya, “NATO'nun kendi sözleşmesine baktığımız zaman, burada bizim olumlu bir cevap vermediğimiz sürece bir defa Güney Kıbrıs'ın NATO'ya girmesi mümkün değildir. Bunu Yunanistan için yaptılar ama şu anda böyle bir durum söz konusu olamaz. Çünkü artık Yunanistan'ı NATO'ya üye yaptıkları zamanki gibi bir hükümet yok Türkiye'de. Şimdi biz varız. Biz olduğumuz için de hele hele Güney Kıbrıs'ı asla ve kat'a sokamazlar, alamazlar. Burada Türkiye'yi baypas etmeleri mümkün olmadığına göre, Güney Kıbrıs'ı almaları da mümkün değildir” diye cevap verdi.

 

“CHP ve İyi Parti genel başkanları da davet edildi ama maalesef onlar da gelmedi”

 

KKTC'deki heyette MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, SP Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk'ün olduğu, bu anlamda CHP ve İyi Parti genel başkanlarının olmadığı hatırlatılırken, onlara herhangi bir davet gidip gitmediği sorusuna cevap veren Erdoğan, “Biz Kıbrıs davasına başından beri sahip çıkıyoruz. Rahmetli Ecevit o zamanın Başbakanıydı ama Başbakan Yardımcısı olarak da merhum Erbakan vardı malum. Ben de tabi o zamanlar partimizin içerisinde aktif bir görevdeydim ve süreci iyi biliyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından bu ziyarete, bu kutlamaya, örneğin, Oğuzhan Bey davet edildiği gibi Temel Bey de davet edildi. Ama Temel Bey maalesef gelmedi. Aynı şekilde CHP ve İyi Parti genel başkanları da davet edildi. Ama maalesef onlar da gelmedi. Öbür tarafta HDP tabi ki davet edilmedi. Çünkü onların millilik diye bir derdi yok. Öyle sayısal duruma da bakılmadı. Sayın Mustafa Destici de davet edildi. Özellikle Erbakan Hocamızın sebebiyle oğlu Fatih Bey davet edildi. Hakeza Oğuzhan Bey o dönemin içerisinde aktif rol oynadığı için o da davet edildi. Sayın Önder Aksakal merhum Ecevit'in şu andaki adeta vekili konumunda kabul edilerek o da davet edildi. Sağ olsunlar geldiler. Ben maksat hasıl oldu diye düşünüyorum. Ben de bu tür programlarda bu hassasiyetlere hep dikkat ederim. Arkadaşlar ‘Kimler olsun?' dediklerinde, aynı hassasiyeti göstererek, yeter ki milli ve yerli bir duruş varsa, değerlerimize karşı düşmanlık duygusu yoksa kesinlikle biz onlarla beraber oluruz; onlarla beraber yola devam ederiz. Sağ olsun zaten Cumhur İttifakı olarak da Sayın Devlet Bey ile bu konularda her zaman görüşmemizi yaparız. O da bu tür hassasiyetlere değer veren bir insan olarak bizimle beraber. Burada da yine birlikte olduk, programlarımızı birlikte icra ettik” dedi.

 

“Güney bu işlere herhalde pek talipli de olmaz gibi”

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Maraş'ın yüzde 3,5'luk bir kısmı, yaklaşık 425 binadan söz ediliyor; bu binaların AİHM kararları çerçevesinde takas, tazminat veya iade yöntemiyle açıldığı şeklinde bir açıklama var. Anlaşılan bu mülklerin sahipleri Kuzey Kıbrıs taşınmaz mal komisyonuna başvurabilecek. Bu çerçevede özellikle sizin Kıbrıslı Rumlara yönelik bir çağrınız ya da mesajınız olur mu?” sorusuna ise şu ifadelerle cevap verdi:


"Burada birinci derecede en ideal çağrımız, keşke Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimiz bu yerler için müracaatlarını yapıp oraların sahibi olsalar, satın alsalar. Hatta bu konuda Türkiye'den de gelip burada mülk sahibi olma noktasına gelenler de olabilir. Bunların önü açılabilir. Buna mani bir hal söz konusu değil. Hatta şu da söyleniyor; Güney bu işlere herhalde pek talipli de olmaz gibi. Buradaki yetkililerden bunları da duyuyoruz. Şu anda bizim en çok dikkat ettiğimiz konu, hukuk içerisinde, herhangi bir sıkıntıya mahal vermeden bu problemi çözmek."

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve gazetehalk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.